Neden aşık oluruz?
Aslına bakarsanız tarihten bugüne kadar felsefecilerin, sosyologların sık sık sorduğu bu soruya hala hiçbirimiz cevap bulabilmiş değiliz. Ancak aşktan vazgeçmiş de değiliz.
Arthur Shopenhauer’a göre “Birbirini en çok büyüleyenler, birbirini en çok tamamlayanlardır”. Yani karşımızda bizde olmayanı gördüğümüzde duyduğumuz hayranlık sonucu aşk oluşturuyor. Yunan mitolojisinde “aşk birbirini tamamlama” olarak yorumlanıyor. Bülent Ortaçgil meşhur şarkısında ise aşkı şöyle tanımlıyor: “ Aşk bir dengesizlik işi, dengeye dönüşen bir sevgi..”
Kendimize soralım, aşık olduğumuzu düşündüğümüzde en çok hangi cümleleri kurarız? Elbette fiziksel özellikler ilk bakışta etkili oluyor ancak biliyoruz ki dışardan görünen buzdağının sadece görünen kısmı. Derinlere inmeden aşk da olmuyor, ilişkide…
“Onda kendimi görüyorum” deriz çoğu zaman. Ya da “olmak istediğimiz” insanı görüyoruzdur. Bazen sadece “onun yanında kendimi rahat hissediyorum” diyebiliyoruz. Aşk insanı kendisiyle barıştırıyor. Çünkü doğru insanı bulduğumuzda değişmek zorunda hissetmeyiz, olduğumuz gibi davranıp, kendimiz olmanın tadını çıkarmanın verdiği huzuru başka nerede bulabiliriz ki?
Aşık olmak diğer yarımızı arama halidir. Aşkı ararken diğer yarımızı arıyor ve kendimizi tamamlamak için uğraşıyoruz. Geçmişten bugüne kadar yazılmış şarkılar, en güzel aşk sözleri, okuduğumuz kitaplar bize hep bunlardan bahsediyor. Aşk ve arkadaşlık birleştiğinde ise ortaya mükemmel uyum çıkıyor. Mükemmel uyum da başarılı ilişkinin temelini oluşturuyor. Aşkı ararken her şeyin önce sağlam bir arkadaşlık ile başladığını unutmamamız gerekiyor.