Aşk’a Dair Aşk'a Dair / İstanbul'daki En İyiler

Can Dündar ‘ın zor ilişkiler üzerine yazmış olduğu bu yazı ciddi evlilik yapmadan önce ikili ilişkilerin duygusal boyutu hakkında size rehber olabilecek adeta bir baş ucu notudur.

“Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında… En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi,yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur. Göz yaşlarınızda,bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak,coşunca öptüğünüz bir bayrak…Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz; “Ölmek var, dönmek yok”tur. Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını… Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya… Şurasından,burasından eleştirmeye koyulursunuz: “Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz yada eskisi gibi olsa…”

Başkalarını örnek göstermeye, “Bak onlar nasıl yaşıyor” demeye başlarsınız. Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık yanlışını görür düzeltmek istersiniz.”Eskiden böyle miydi ya..” diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirini kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından… Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz. O, sevgisizliğinize yorar bunu… İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür. “Ya sev böyl ya da terket” diye gürler… Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ısıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden… Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size…Hoyrattır, bakmaz yüzünüze… Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder. Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden… “İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için…” dersiniz, dinletemezsiniz.

Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz. İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz…

Madem öyle…”nin çağı başlar ondan sonra… Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde “günah sizden gitmiştir”. Lanet ederek bu karşılıksız ü aşka, çekip gitmeleri denersiniz. Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece… Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre… Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni… Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Delikanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini… Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye… Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla… “Bana ne… kendi seçimi” diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre… Ama sonra… ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden… Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi… Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye… Dönüp “Seni hala seviyorum” diye bağırmak geçer içinizden… Dönemezsiniz. Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız. Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz… Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem “Ne olacak sonunda” kuşkusu…

Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz. Sürünür gidersiniz...”

CAN DÜNDAR

Ciddi evlilik yapmayı planlıyorsanız dikkatli olmanız, duygularınızdan ve karşınızdaki insanın size olan duygularından emin olmanız gerekir. Evlilik aşk ve mantığı bir arada harmanladıktan sonra verilmesi gereken bir karardır.